BARIŞ PEHLİVAN’IN BİR GÜN HERKESİN ADALETSİZLİĞİN MAĞDURU OLABİLECEĞİ ÇAĞRISI DOĞRU VE HAKLI BİR ÇAĞRIDIR.
Ancak bu çağrının etki oluşturabilmesi çağrıyı yapanın samimiyetine ve tutumuna bağlıdır.
Barış Pehlivan sosyal medya hesabında yaptığı bir paylaşımda adaletsizlik ve hukuksuzluklar karşısında duyarsız olunmamasına dikkat çekerken şunları söylemiştir:
“SİZ SANIYORSUNUZ Kİ HEP TANIMADIKLARINIZ GÖZALTINA ALINACAK. KAPINIZIN ÇALINDIĞINI DUYAN OLMASI İÇİN KAPISI ÇALINANLARI DUYUN.”
Müvekkil Adnan Oktar da Barış Bey’in bu çağrısına katılmaktadır. Sayın Pehlivan’ın;
- İnsanlar hukuksuz ve haksız yere gözaltına alındığında,
- Adaletsiz uygulamalara maruz bırakıldığında,
- Gece yarıları sabaha karşı evlerine baskınlar yapıldığında,
bu hukuk ihlallerine duyarsız kalmayı haklı olarak eleştirirken, bir gün her insanın seyirci kaldığı adaletsizliğin mağduru olabileceğine de dikkat çekmesi son derece önemli ve yerinde bir çağrıdır. Ancak Barış Bey’in de kabul edeceği üzere, her konuda olduğu gibi bu konuda da bir çağrının etkili olabilmesi ve karşılık bulabilmesinin tek yolu çağrıyı yapanın samimiyeti ve kendisinin benzeri durumlarda takındığı tavrın ne olduğudur.
Müvekkil Adnan Oktar, Barış Bey’in demokrat, özgürlüklerden yana ve vicdanlı bir insan olduğunu düşünmekte bu sebeple de bazı önemli hususlarda kendisine birtakım hatırlatmalarda bulunmayı vicdani bir sorumluluk olarak görmektedir. Zira adalet, hak ve hukuku savunan insanların birbirlerine verebilecekleri en güzel desteklerden biri, birbirlerini doğruya yönlendirmek, yanlışlarından vazgeçmeleri için güzel sözle ve karşısındakinin daha iyi olmasını temenni ederek hatırlatmalarda bulunmaktır.
MÜVEKKİLİN BU İYİ NİYET VE DOSTLUKLA HATIRLATMAK İSTEDİĞİ BAZI HUSUSLAR ŞUNLARDIR:
Barış Bey’in paylaşımında dile getirdiği haklı eleştirisinden en büyük payı şüphesiz ki herkesten önce kendisi ve bazı gazeteci arkadaşları almalıdır. Çünkü iğneyi kendine batırdıktan sonra çuvaldızı başkasına batırmak aslında bir erdemdir. Kanaatimizce de aslında Barış Bey’in bu cümleleri bir nevi öz eleştiri niteliğindedir.
Son 7 yıldır hukuksuzluklar ve adaletsizlikler silsilesi bir çığ gibi büyürken, ilk başta bu adaletsizlik çığına sessiz kalan ve hatta ne yazık ki çoğu zaman büyük bir coşkuyla alkışlayanların büyük çoğunluğu o anda anlamadıkları tehlikeyi kendi başlarına bir benzeri geldiğinde acı bir tecrübe ile anlamaya başlamıştır.
Müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları SABAHA KARŞI EN AZGIN TERÖR ÖRGÜTLERİNE DAHİ REVA GÖRÜLMEYEN BİR TUTUMLA GÖZ ALTINA ALINDIKLARINDA, TERTEMİZ TEK BİR ADLİ KAYDI DAHİ OLMAYAN EĞİTİMLİ NEZİH GENÇ KADINLAR YÜZÜSTÜ YERE YATIRILIP ALINLARINA UZUN NAMLULU SİLAHLAR DAYATILIP SAATLERCE O HALDE TUTULDUKLARINDA, ÜSTLERİNDE POLİS KÖPEKLERİ GEZDİRİLDİĞİNDE, SONRASINDA DA BU GÖRÜNTÜLER SANKİ BİR BAŞARIYMIŞ GİBİ BASINA SERVİS EDİLDİĞİNDE BU DEHŞET VERİCİ MANZARA KARŞISINDA “NE OLUYOR, NE GEREK VAR” DEMEK YERİNE ADETA “OH OLSUN, HAK ETMİŞLERDİ” ŞEKLİNDE YAYINLAR YAPANLARIN; TEK BİR TANE BİLE SOMUT DELİL VE SUÇ OLMADIĞI HALDE TUTUKLANDIKLARINDA İSE ADETA SEVİNÇLİ BİR HEYECANLA MÜJDE VERİR GİBİ TUTUKLANMALARINI HABER YAPTIKLARINDA, “KENDİ KAPILARININ DA BİR GÜN ÇALINABİLECEĞİNİ” HİÇ DÜŞÜNMEDİKLERİ ANLAŞILMAKTADIR.
Barış Bey’in “kapınız çalındığında duyan olmasını istiyorsanız siz de diğer kapılar çalındığında duyun” çağrısının özellikle de “kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi inanmayan ve kendisi ile aynı ideolojiden olmayanlar” için de geçerli olduğunu temenni ediyoruz. Bir insanın adalete ve hukuka olan saygısının turnusolü, kendinden olmayanların yaşadıkları karşısındaki tepkisidir. Onların da en az kendisinin layık olduğunu düşündüğü kadar aynı haklara sahip olmasını istemesi ve savunması samimiyetinin ölçüsüdür. Bu, Kuran’da da dikkat çekilen, Allah’ın önemli gördüğü bir ahlak vasfıdır. Maide Suresi’nin 8. ayetinde;
“Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletsizlik yapmaya sürüklemesin. Adaleti yerine getirin, zira adaleti yerine getirmekle Allah’ın azabından korunmaya daha layık olursunuz. Allah’tan korunun çünkü Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”
buyrulmuştur. Allah’ın bu emri, insanların adalet duygusunun ve vicdan arayışının en temel dayanak noktalarından biridir. Zira hukukun, kanunların ve insan haklarının sadece bir zümre için geçerli olduğu bir toplumda adaletten bahsetmek mümkün değildir. Vicdanların zerre kadar rahatsız olmadığı bir ortamda adaletin tecelli etmesinden bahsedilebilir.
Bir avuç insana hiçbir suçları olmadığı tüm Türkiye tarafından bilinirken 360 defa müebbet anlamına gelen cezalar veriliyorsa,
Sırf inançlarından ve yaşam tarzlarından dolayı acımasızca yok edilmeleri için akıl almaz hukuksuzluklar uygulanıyorsa,
Hepsinden vahimi “hukuksuzluk yapıyorsunuz, bu yapılan yanlış” diyebilecek ve demesi gerekenler de bu hukuksuzluğu alkışlıyorsa o zaman sadece hukuksuzluğu bilfiil yapanlar değil destekleyenler de olur olmaz herkesin kapısının çalındığı bir ortamın inşasından mesuldür. Bu sebeple de “bir gün sizin de kapınız çalınır” uyarıları samimiyetten uzak izlenimi verebilir.
Barış Bey’in de kabul edeceği üzere bir hukuksuzluk yaşandığında, “Ben bu dosyayı aslında pek bilmiyordum” demek ya da “hukuksuzluk olma ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüyorum” yorumları söz konusu olan adalet olduğundan vicdana uygun, yeterli tepkiler olarak nitelenemez. Birincisi, eğer gerçekten bilmediği bir dosya ise içeriğine vakıf olmadığı bir konuda bu kadar rahat yorumlarda bulunarak hukuksuzlukları teşvik etmek kabul edilebilir bir durum olamaz. İkincisi de hukuksuzluk olma ihtimali yüksek olmasa binde bir dahi olsa hiçbir vicdan sahibi yapılanları destekleyemez.
Barış Bey’den ricamız, yargılandığı dosyada dosyasına girmiş bir evrak hakim tarafından okunmadığında nasıl haklı olarak feryat ettiğini hatırlayarak aşağıdaki maddeleri okuması ve burada sadece birkaç tanesini sıraladığımız olayları kendisi ya da bir yakını yaşamış olsa neler hissedeceğini yeniden samimi olarak düşünmesidir.
ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARI,
- Aynı okullarda okumuş, ailelerinin dostluğuyla aynı sosyal ortamlarda yetişmiş ve yaşamış, 40 yıldır birbirini tanıyan insanlar “birbirinizle ticaret yapmışsınız, birbirinizden ev araba almışsınız, birbirinizi hastaneye götürmüşsünüz, aynı evde kalmışsınız, birbirinizle telefonla irtibat kurmuşsunuz” gibi gülünç gerekçelerle bir gecede örgüt ilan edilmiş,
- Yargılanmaları sırasında Türk Ceza Kanunu’nu yazan hukuk profesörlerinin dosyaya sunduğu “burada suç yok” diyen bilimsel görüşler tamamen yok sayılmış,
- Sırf bu arkadaş grubunu yargılamak için doğal hakim ilkesine aykırı özel talimatlı heyetler oluşturulup, 10 bin yıllık hukuksuz cezaları verdikten sonra da dağıtılmış,
- 200’e yakın sanığının tamamının tüm araştırma, inceleme talepleri toptan gerekçesiz reddedilmiş,
- Duruşma salonu kapısında hazır edilen onlarca savunma tanığından tek biri bile huzura alınıp dinlenmemiş,
- 45 kişiyi katletmiş terör örgütü mensupları dahi Yargıtay tarafından tahliye edilirken, tek bir suç olmadığını herkesin bildiği bu dosyada sırf kendileri gibi yaşamadığı, kendilerinden farklı düşündüğü için jet hızıyla Yargıtay’da dosyaları onanmış,
- Üstelik Yargıtay bu onamayı yaparken kendi vermiş olduğu eski kararlarıyla çelişmiş,
- 8 bin yıllık hukuksuz cezaların onanmasıyla da hız kesmeyip televizyonlarda bangır bangır “Adnan Oktar ölmeden bu iş bitmez”, “Yok mu cezaevinde bir delikanlı”, “İçlerindeyken Adnan Oktar’ı öldürmeyi çok istedim” gibi dehşet verici konuşmalar alenen yapılmıştır.
Burada sıraladığımız, Adnan Oktar ve arkadaşlarının son 7 yıldır yaşadıkları binlerce hukuksuzluklardan bazıları, düşük dozda da olsa, Barış Bey ve/veya arkadaşlarının başına geldiğinde hakkın, hukukun, adaletin, insaniyetin, vicdanın öneminin anlaşılması hiç şüphesiz kıymetli ve güzel bir gelişmedir. Ancak temennimiz kimsenin bunları yaşamasına gerek kalmadan gerçekten ve samimiyetle “herkes için adaletin” savunulmasıdır.
Zira Barış Bey’in de dikkat çektiği gibi hukuksuzluk desteklendiği ve teşvik edildiğinde bir gün herkesi kuşatan bir felakete dönüşmektedir. İyiliği, eşitliği, demokrasiyi, sevgiyi, adaleti, barışı, dostluğu isteyenlerin dürüstlükte ve cesarette ittifak etmesi bu felaketi durdurabilecek dev bir manevi güçtür. Barış Bey’in de bu gerçeğin farkında olduğu görülmektedir. Ülkemizin ve milletimizin hak ettiği modern, kaliteli, müreffeh, sevgi ve sevinç dolu gelecek Allah’ın izniyle çok yakındır. 13.12.2025
Saygılarımızla kamuoyunun bilgisine arz ederiz.
